Aslında Şivan Perwer ve uzun zamandır onu
hak etmediği kalıplara sokanlar hakkında söyleyecek pek bir şey kalmadı. Ancak
buna Selim Temo gibi bir kalemde dahil olunca, yeniden bazı şeyleri hatırlatma
gereği hissettim.
Selim Temo bir söz ustası, o yüzden onun Radikal'de yazdığı
"Hangi Şivan" yazısına cevap verecek kadar kelimelerle aramız iyi
olmayabilir ancak bazı hakikatleri anlatmak için de fazla süslü cümlelere gerek
yok.
Sayın Selim Temo yazısında kısaca
Şivan'ın eski mahallesini ve devrimciliği terk edip yanlış yola girdiğini ileri
sürmüş. Cümlelerine özenle "viski" ve Tarkan" kelimelerini de
ekleyip Şivan'ın girdiği yeni yolun ne kadar kötü olduğunu kanıtlamaya
çalışmış.
Şivan Perwer'in 40 yılda yaptığı tüm iyi
şeylerin yanına kötü ve yanlış olduğunu düşündüğü şeyleri de yazıp o kıymetli
geçmişini bir çırpıda sıfırlamış. Şivan Perwer'i ve şu anda durduğu yeri
bilmeyen biri, bu yazıyı okusa Şivan Perwer İstanbul'a yerleşip, bir gazinoda
sahneye çıkmaya başlamış sanır.
Selim Temo'nun duygusal ve vicdanlı kalemine
rağmen nereden bakarsanız bakın, yanlı, maalesef hakaret dolu ve birilerini
memnun etme gayreti gösteren bir Şivan Perwer taşlaması olmuş yazı.
O yüzden yeni başlayanlar için kısa bir
Şivan Perwer hatırlatması yapmamız gerekiyor.
Kürtçe şarkıların yasaklı olduğu, o uzun
ve zor yılların efsane sanatçısıydı Şivan Perwer. Kürtler arasında şarkıları
kadar ismi de saygıyla anılırdı. Kürt Müziği denince listenin ilk sırasında hep
o vardı.
Türk kamuoyuysa ondan uzun yıllar bihaber
olsa da şarkılarından fazlasıyla yararlanıyordu. İbrahim Tatlıses'in başını
çektiği birçok sanatçı onun Kürtçe şarkılarının içini boşaltıp Türkçe'ye
çeviriyordu.
Yıllar geçtikçe ve sürgün uzadıkça
Şivan'ın yaptığı eserlerde giderek anlam kazanıyordu. Örneğin Halepçe
mezalimini hiçbir tarih, hiçbir vicdan ondan daha dokunaklı daha iyi anlatamaz.
"Mıhemedo" sadece bir şarkı
değildir 30 yıllık bir savaşın nağmelere sözlere işlenmiş kısa bir hikayesidir.
Cegerxun'un "Kine em" şiiri onun sayesinde inkar ve imhaya karşı
milyonlara ulaşan bir manifestoya dönüştü.
Ancak tüm bunlara rağmen Şivan’ın PKK ve
aynı çizgideki isimlerle yıldızı bir türlü barışamadı.
Öcalan'ın yakalanması ve Şivan Perwer'in
Irak Kürdistanı'yla sıcak ilişkiler kurması bu görüş ayrılığını daha da
derinleştirdi. Avrupa'da fiziki saldırılara varan tepkilere maruz kaldı.
Tepkiler çoğaldıkça Şivan'da onlara karşı sert sözler kullanmak zorunda kaldı.
2003 yılında Berlin'de verdiği konserde
sahneye fırlayan bir gencin, elinden sazını alıp kırmaya çalışması, bir utanç
görüntüsü olarak kayıtlara geçti.
Avrupa'da konser vereceği düğün
salonlarına sahte bomba ihbarı yapılıp, konserleri sabote ediliyordu. Bir süre
önce Ruşen Çakır'a Öcalan'ın, kendisi
içinde bir mesaj gönderip "Şivan'ı rahat bırakın!" demesini istemesi,
sanırım içinde bulunduğu çaresizliği gözler önüne seriyordu. Hiç düşündünüz mü
Şivan Perwer gibi bir isim Öcalan'dan neden böyle bir çağrı yapmasını istiyor?
Peki Şivan'ın attığı her adım doğru
muydu? Tabiki değil, örneğin 30 yılı aşkın bir süredir sürgünde olan ve
defalarca yapılan tüm çağrılara rağmen "dönmek için uygun zaman
değil" diyen Perwer'in bir AKP organizasyonu olan Diyarbakır'daki törene
katılması büyük bir hataydı.
Herhalde 37 yıl boyunca bir siyasi
partinin seçim malzemesi olmak için sürgünde beklemedi. Kürt Halkı onun
dönüşünü Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda vereceği tarihi bir konserle hayal
ederken, Şivan'ın Ak Parti'nin bir organizasyonuyla dönmesi büyük bir
hayalkırıklığı oldu.
Bunda hemfikiriz ancak tüm bunların
yaşanmasında sadece Şivan'ın hatası yoktu. Yıllardır Avrupa'da sırf aynı
görüşte olmadığı gerekçesiyle baskıların fiziki saldırıların hedefinde oldu.
Kürt siyasal hareketinden adeta özenle uzaklaştırıldı. Örneğin uzun yıllardır Kürt
kanallarında Şivan Perwer'in kliplerinin, şarkılarının neden yayınlanmadığının
cevabını verebilir mi Sayın Selim Temo?
Bu sansürün nedeni de mi Şivan Perwer'in
Bülent Arınç'la elele fotoğraf çektirmesi?
Artık Lenin'den Marks'tan bahsetmediği
için mi, yoksa melodik devrimciliğin Kürtler'in yarasına merhem olmadığını
gördüğü için mi kıymetli değil?
Hem Şivan'dan siyaset üstü bir kişi olup sadece
sanatını icra etmesini isteyip, hem de kendileri gibi düşünmüyor diye suçlamak
ne kadar doğru?
Üstelik iddia edildiği gibi de Şivan
Perwer her şeyi, bir kenara bırakıp keyif yapmıyor. IŞİD çeteleri nedeniyle
tarihlerinin en vahşi saldırılarından birini yaşayan Irak Kürtleri'nin yanında.
Defalarca mevzileri ziyaret edip, peşmergelere moral vermeye çalıştı. Onlar
için yeni bir şarkı ve klip hazırladı. Rojava'dan giden mültecilere konser
verdi. Dahası buradaki gelişmelere de hiçbir zaman bigane kalmadı.
Ölüm
oruçları sırasında sazını alıp cezaevindeki tutsaklarla dayanışmak için Erbil'de açlık
grevine başladığını sanırım herkes
biliyor. Görmek istemeyenler, inkar edenler olabilir ancak Şivan Perwer sevabıyla günahıyla ve
yapılan tüm "şeytanlaştırmalar"a rağmen halen Kürtler'in sanatçı listesinin en
başındaki isimlerden biri.
Yarın çoğu şey unutulabilir tarih bazı kişileri ve
yaptıklarını es geçebilir ancak Şivan Perwer ve eserleri Kürtler'in tarihinde
emin olun hep olacaktır.
O yüzden bu tepkiler bana biraz Sezen Aksu'nun
Türkiye'de belli kesimlerden gördüğü muameleyi hatırlatıyor. Sırf onlar gibi
düşünmüyor diye, bazı Türkler Sezen Aksu'yu bazı Kürtler'de Şivan Perwer'i linç
etmeye doyamıyor.
Hüseyin Aladağ