18 Eylül 2013 Çarşamba

Öğretmen mi lazım ucuz mevsimlik işçi mi?

 
Bu topraklarda büyüyen her çocuğun kulaklarında çınlayan en ünlü cümledir; "Çocuğum oku adam ol, bir baltaya sap ol". Hangimiz duymadık bunu, hangimiz babaların 'yavrunu bilinçlendir hanım, okusun" telkinine maruz kalmadık.

Ama hepsi yanıldı, bu ülkede okumakla ne adam olunuyor, (müfredatın içeriğinden bahsetmiyorum bile) ne de bu sistem kimsenin bir baltaya sap olmasına izin veriyor. Üniversiteli işsizler ordusu giderek büyüyor...

Ömrünün yaklaşık 25 senesini ipotek altına alıp, seni okullara, sıralara ve bir türlü bitmek bilmeyen sınavlara mahkum edenlerin, tüm bunların karşılığında sana vaadettikleri meslek, şimdilerde 30-40 yaşına kadar girdiğin sınavlardan başka bir şey değil.

Bugün artık her yerde, anne babaların okutup ama halen bakmak zorunda olduğu mahçup evlatlara rastlamak mümkün.

Örneğin iletişim fakülteleri basın ve medya dünyasına eleman yetiştirmek yerine, çağrı merkezlerine ucuz iş gücü sağlamaktan başka bir işe yaramıyor. TRT gibi devlet kurumlarında kimlerin istihdam edildiğiyse artık bir sır değil. 

Bu sadece iletişim fakülteleri için de geçerli değil, birçok meslek grubunda da aynı tablo var. Son yıllarda en çok ön plana çıkansa devletten iş bekleyen öğretmenler.

Devlet baba 25 senenin ardından, 'Keloğlan'a kızını vermek istemeyen padişah" misali KPSS'lerle önlerine türlü türlü engeller çıkarıyor. Deneme-yanılma merkezine dönen milli eğitim sistemiyle binlerce kişinin her yıl sabrı sınanıyor.

Her gelen yeni bakan, döneme damga vurmanın peşinde, sürekli sistemi alt üst eden kararlar alıp, binlerce kişiyi kobay olarak kullanıyorlar. Öğrencilerle öğretmenler bir süredir o muhteremlerin laboratuvar malzemesi olmuş durumda.

Örneğin bundan birkaç sene önce sınıf öğretmenliği en gözde meslekti ve üniversiteye girişte puanı bir hayli yüksekti ancak 4+4+4 sistemiyle neredeyse işe yaramaz hale getirildi. Şu anda binlerce sınıf öğretmeni, bir ilkokul mezunu kadar vasıfsız ve işe yaramaz.

Çünkü eğitimini aldıkları o işten başka yapacakları birşey bilmiyorlar, onlar sadece okudu. Üstelik 4+4+4 sistemi bir fiyaskoyla sonuçlanmasına rağmen, inatla bundan geri adım atılmıyor.

Olayın vehameti ve zorbalığı bunlarla da sınırlı değil, binlerce kişi sırf kontenjanlar dolu olduğu için de atanmamış değil, ihtiyaç olmasına rağmen atama yok, çünkü devlet bir öğretmen yerine 3 ucuz işçi çalıştırmanın formülünü bulmuş.

Okulu bitirip, stajını yapan ve KPSS'ye giren onca hazır öğretmen varken milli eğitim onlar yerine ucuza ücretli öğretmen çalıştırıyor.

Maliye, işletme, veterinerlik hatta 2 yıllık gıda mühendisliği bölümünü bile bitirenler, 4 yıllık eğitim alan sınıf öğretmenlerinin yerine okullara gönderiliyor.

Hafta sonları ücret ödenmeyen, tatillerde para verilmeyen, hiçbir güvencesi olmayan mevsimlik işçi statüsündeki bu  bu ücretli öğretmenler sayesinde, bir öğretmen fiyatına 3 kişi çalıştırılıyor.

Nereden bakarsanız bakın, zalim, haksız ve insanları karın tokluğuna çalıştıran köleci bir devlet sistemi. Tüm bunlara rağmen günümüzün en gözde kelimesiyle "adalet ve kalkınma"
Sırf hazine açık vermesin, sırf birilerinin ekonomi istatistikleri olumlu görünsün diye gencecik hayatlar sömürülüyor. 30-40 yaşına kadar halen kurslara, sınavlara mahkum edilen insanlar yaşıyor bu memlekette.

Olayın bir de öğrenci tarafı var. Binlerce sınıf öğretmeni boştayken 2 yıllık gıda endüstrisi mezunu sırf ucuz diye 9 aylığına istihdam ediliyor.

Kimse de çıkıp sormuyor, gıda teknisyeni okula yeni başlayan çocuklara ne öğretecek, onlarla nasıl bir iletişim kuracak? Bu çocuklara okuma-yazma öğretme becerisi var mı? Öğretmenlik bu kadar alelade bu kadar sıradan ve basit bir şey mi?

Sanırım bu ülkede kimsenin bu tür şeyleri düşündüğü yok. Bizim  için önemli olan, bir sıraya 3 öğrenciyi oturttuğumuz sınıflara, sadece göz kulak olacak ucuz ve hiçbir güvencesi olmayan bir işçi görevlendirmek.

Gerisini gazetelerin pembe badanalı ekonomi sayfalarından izliyoruz zaten. "Her şey çok güzel, enflasyon düştü, ihracat arttı. istihdam rakamları olumlu..."

Merak ettiğim şeyse, madem her şey iyiye gidiyor, savaşlara, olimpiyatlara ve birbirinden çılgın projelere harcayacağımız o kadar imkanımız ve paramız varsa bu insanlara neden eziyet ediliyor?

Binlerce kişi boş kontenjan olmasına rağmen neden karın tokluğuna çalıştırılıyor, yoksa bu da mı bir türlü bitmeyen milli eğitimin bir parçası?


twitter.com/normalgasteci
huseyinaladag.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder