4 Eylül 2013 Çarşamba

Ahmet Kaya yaşasaydı bugün yine Erdoğan için şarkı söyler miydi?

 
Bazen doğru bilip savunduğumuz ve yaptığımız bir hareket bir süre sonra bizim için utanç kaynağı olabilir. Özellikle de Türkiye gibi popülizmin hiç tribünden inmediği ülkelerde.
 
Ahmet Kaya olayı mesela, o gece o salonda Kaya'ya gururla, siperden düşmanın üzerine atlayan bir asker edasıyla saldıranlar bugünlerde yaptıklarından utanıyor, ya da öyle bir şey yokmuş gibi davranıyorlar. Serdar Ortaç gibi o gecenin amigoluğunu yapanlarsa özür dileyip pişmanlığını dile getiriyor.
 
İşin tuhaf tarafı, o gece Ahmet Kaya'yı, ne bu ülkenin en azılı milliyetçileri, ne sağcıları, ne de 'ya sev ya da terk et' diyen kafa linç etti.
 
O gece tüm bunları yapanlar, Türkiye'nin 'ödüle layık görülen' gözde sanatçıları, şarkıcıları, gazetecileri, yapımcıları ve oyuncularıydı.
 
Ahmet Kaya olaydan bir yıl sonra hayatını kaybetti ve aradan neredeyse 14 yıl geçti, bu süre zarfında onu bir delilik haliyle şeytanlaştırmaya çalışıp ülkeyi terketmesini sağlayanların üzerindeki kara leke  günden güne büyürken, Ahmet Kaya sanatı, şarkıları, onurlu demokrat duruşu ve söylediği sözlerle günbegün büyüdü, efsaneleşti.
 
Son olarak, Başbakan'ın hayatının anlatıldığı 'Ustanın Hikayesi' adlı programda, yine Ahmet Kaya'nın bugün bir onur abidesi olarak sunulan sözleri vardı.
'Şarkı söyleyen ve şiir okuyan insanların tutuklanmadığı, tutuklanmayacağı cumhuriyetlerde bir daha görüşmek üzere diyorum'
 
Gerçekten hukuksuz bir şekilde cezaevine yollanan Tayyip Erdoğan'ı, o gece yalnız bırakmamıştı Ahmet Kaya. Kimseye yaranmak için değil, kimseden bir şey beklemeden, sadece inandığı ve doğru bildiği değerler için o gece Kazlıçeşme Meydanı'ndaydı Ahmet Kaya.
 
Ahmet Kaya'nın o zamanlardaki duruşu şimdi Başbakan Erdoğan için bile bir referans, hayatını anlatan belgeselde yer bulacak kadar değerli bir duruş.
 
Peki tüm bunlar hiç yaşanmasaydı, Ahmet Kaya şimdi hayatta olsaydı ve Ak Parti'nin bu son dönemdeki iktidarını görseydi yine o belgeseldeki gibi konuşup destek verir miydi, Şafak Türküsü'nü onun için seslendirir miydi? Ya da Başbakan'la aralarındaki dostluk böyle devam eder miydi?
 
Hiç sanmıyorum, Ak Parti özellikle 2010 referandumundan sonra o kadar çok yanlış şeyler yaptı ki, yaşayan bir Ahmet Kaya kesinlikle buna sessiz kalamazdı. Hele de 600 günü aşkın süredir failleri aramızda olan Uludere-Roboski katliamı gibi bir mezalim dururken.
80'li 90'lı yıllarda bile sözünü sakınmayan Ahmet Kaya, Gezi olaylarındaki devletçi tavır ve Ali İsmail'in polisin gözü önünde ve iştirakiyle dövülerek öldürülmesine nasıl sessiz kalabilirdi?
 
'Barış istiyorsak karakollar neden yapılıyor' diye eylem yaptığı için katledilen ve daha sonra kirli bir propagandayla 'uyuşturucu tacirleri' diye lekelenmeye çalışılan Medeni için, elbet biz sözü olurdu.
 
Dahası Ahmet Kaya aramızda olsaydı, tıpkı KCK Davası'nda tutuklanıp, manşetlerle terörist ilan edilen Prof. Dr Büşra Ersanlı gibi muamele görmeyeceğini kim garanti edebilir?
 
Büşra Hoca'nın 28 Şubat'ta hangi tarafta olduğu, başörtü sorununda nasıl bir tavır takındığı ortada olmasına rağmen, Akit başta olmak üzere çok sayıda hükümet yanlısı medyada adeta infaz edildi.
 
Yazılarıyla, hem 90'lı yıllarda hem de Ak Parti iktidarının zor günler geçirdiği zamanlarda onların yanında olan Ahmet Altan'a şimdilerde yapılan muamele bile, bize bu konuda büyük bir fikir veriyor. 'Uludere'nin faillerini bulun' dediği için neredeyse hükümet yanlısı medyada her gün eleştiriliyordu.

 
Bunları söylememin nedeni sadece içinde bulunduğumuz kısır döngüyü göstermek. Mazlumken doğruyu görenlerin, muktedir olunca bir anda rol değiştirip zalim olması bizim gibi ülkelerin hep kaderi mi olacak? 
 
Muhalif duruşları nedeniyle fişlenip 'hain- terörist-devlet-vatan-millet-din düşmanı' yaftası yapıştırılan aydın, sanatçı ve siyasetçileri görmekten artık bıkmadık mı?
Son olarak, bu günlerde Gezi Olayları'nından nemalanıp, kendilerini devrimci veya özgürlük savaşçıcı olarak göstermeye çalışan malum ulusalcı kesime bir kaç sözüm var.
 
Ahmet Kaya'nın o gece otelin arka kapısından çıkarılıp götürülmesinin ve sonrasında yapılan kirli medya haberlerinin en büyük kaynağı ve destekçisi sizlersiniz.
Onun, hayatını, sanatını ve kişiliğini terörize edip bu ülkeden ayıran da sizlersiniz ve bugün o yaptıklarınız bir utanç duvarı olarak sürekli karşınıza çıkıyor.
 
Umarım birgün o duvarda günah çıkaracak kadar demokrasiden, hukuktan ve insan haklarından biraz nasiplenirsiniz.
Zira gördünüz gibi, hukuk, adalet ve demokrasi birgün herkese lazım oluyormuş!
 

twitter.com/normalgasteci
huseyinaladag.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder